27 Mayıs 2012 Pazar

Sherlock Holmes Hayalci


Hani geçen postta bu kutuyu paylaşmıştım sizinle, hani kayınpederimin antikacılardan aldığı. Bizdeki tarihi bile 30-40 yıllıktır. Bu güne kadar üzerindeki adresi hiç merak etmediğimi farkettim. İnternette küçük bir araştırma yaptım, Fransadan gelen bu kutunun nereye gittiğini buldum. Üzerinde şöyle yazıyor.
                                     " Bay
                                       İmam Zade Hacı Mustafa
                                       İstanbul- Galata/Türkiye
                                       Fermeneciler Caddesi Yeni Han No:20- 21"

Fermeneciler Caddesi, Karaköy'de eski Perşembe Pazarının olduğu yerde, halen bu adla sokak duruyor. (Sokak adlarını zırt pırt değiştirmeselerde, toplumsal belleğimizi yitirmesek).

FERMENECİ: Fermene yapan veya satan kimse.
FERMENE: Çeşitli anlamları vardır. Harçla işlenmiş yuvarlak yanlı yeleğe dendiği gibi, aşağı tabakaya mahsus her çeşit elbiseye de bu isim verilir. fermene kelimesinin aslı, Latince "paramentum"dur. Elbisenin önüne dikilen süsler demektir. Fermene, halk ağzında daha ziyade kaytanla işlenerek süslenmiş yeleklere de isim olmuştur. Çuhadan veya abadan kesilir, vücuda sımsıkı yapışır ve önden çapraz kavuşturulur. Bilhassa yangın tulumbacıları, fermeneye aşırı rağbet göstermişlerdir.

Büyük ihtimal Osmanlı döneminde İmam Zade Hacı Hüseyin efendi fermenecilik yapan bir esnaf, belki bir toptancı da olabilir. Acaba o kutuyla Avrupadan fermenelerde kullanmak üzere malzeme mi getirtiyordu? Adamcağızla ortak yönlerimiz çokmuş, keşke tanışsaydık.
Sadece 21 numaralı Yeni Han (artık eski handır) orda mı, yoksa yıkılıp yenisi yapılmış mı, en kısa zamanda onu yerinde göreceğim. Eğer duruyorsa sizinle paylaşırım...


Tulumbacıların üzerindekiler fermene (yelekler) olsa gerek :)

Hey gidi İmam Zade Hacı Mustafa Efendi neler, neler öğrendik sayende. Nur içinde yat...

26 Mayıs 2012 Cumartesi

Çeyizlerin Dönüşü



Herkesin kendine kaçtığı bir köşe vardır mutlaka. İşte benim köşem de burası. Kitabımı okuduğum, yünümü örüp kafamı boşalttığım köşem. Burayı hazırlarken özellikle çeyizlerden yararlandım. Hani el emeği göz nuru annelerimiz yıllarca uğraşıp yapar da, hani yeni gelinken ilk heves biraz kullanırız. Sonra iş hayatı, çoluk çocuk derken dolaplara kaldırılan, bir ümit belki kızımız evlenince kullanır diye saklanan çeyizlerimiz. Koltuğun yastığı benim çeyizimden fiskos masası kapağı, abajurun üzerindeki çok daha ince bir iş, annemin çeyizinden, küçük örtü mü, bardak altlığı mı bilmem, bir sürü var.

Daha ne detaylar var. Abajurun ayağı olan, antika şarap testisini babamın dedesi Balkan harbinden gelirken getirmiş, papazların hediye ettiğini anlatırmış. Dedem günah diye içindeki şarabı dökmüş. Ne fena, şimdi belkide çok özel bir yıllanmış şarabımız olacaktı...
Abajurun önünde duran fincanlar, en az 30 yıllık, kardeşimizin hediyesi. El yapımı, o zamanlar anadolu folk tarzı, müzikten resime her sanatı etkilemişti... İşte o akımın ürünü... Ama ne güzel değil mi? Her biri birbirinden farklı Anadolu kadın başları...


Dolabın raflarındaki kutuların da her birinin bizim için bir hikayesi var. Bir tanesini paylaşıyorum. Bunu kayınpederim yıllar önce eskicilerden almış. Nur içinde yatsın, antikaya çok meraklıydı. Bir posta ambalajı herhalde, üzerinde bir isim ve adres var. Kimbilir kim?
Belki bir ışıkta sizde yanar benzer değerlendirmelerinizi benimle paylaşırsınız, ya da ilham alırsınız diye yayınlıyorum. Sevgilerle...

24 Mayıs 2012 Perşembe

Halasının Kuzusuna Yelek Ördüm.

İki numaralı yeğenim, halasının kuzusu Doğa'nın yeleği... Hani tekne kazıntısı derler ya, aileye sonradan gelmiş, herkesin sevgilisi, e dolayısıyla biraz da bilmiş veledimiz.

                         
Şeker örgü denilen örgüden, 4 düz, 4 ters, dönüşte tamamen ters, dört sırada bir değiştiriyoruz. Düzün üstü ters, tersin üstü düz.

22 Mayıs 2012 Salı

Farklı Bir Davetiye Önerisi


Mardin'e gittiğim zaman, Mardin Turizm ve Tanıtım Bürosundan bu kartları satın almıştım. Dörtlü set halinde zarflarıyla birlikte sadece 5 TL idi. Burdaki desenlerin çiçekleri dantel yapılıp üzerine yapıştırılmış. Hediye paketlerine iliştiririm, özel günlerde tebrik kartı olarak kullanırım diye düşünmüştüm, ama hiç birine kıyamadım. Öylece saklıyorum.  Tasarımı Meral Horne'ye ait olan bu kartların asıl özelliği ise Mardin E Tipi Kapalı Cezaevinde bulunan tutuklu ve hükümlü kadınlar tarafından üretilmiş olması. Çeşitli devlet kuruluşları ve sivil toplum örgütlerinin desteğiyle tabii... Bu proje beni gerçekten çok etkiledi, davetiye olarak kullanılmasının çok hoş olacağını düşünüyorum. Boyutları 11cm x 16 cm. Davetiyelerin arkasında adres ve telefon yok ama, burada yazan kuruluşları veya Mardin Valiliği aracılığı ile ulaşılabilir sanırım.

                                    

19 Mayıs 2012 Cumartesi

Uçuşan Balerinler



       
          




Küçükken balerin olmayı çok istemiştim. O zaman böyle yaygın kurslar falan yoktu tabii... Kızımı da az taşımadım bale kurslarına, tek çocuk olunca ne yapacağını bilemiyorsun. Hem Anadolu Lisesi sınavı kursu, hem okulda koro çalışmaları, hem de bale kursu olunca, çocukta tepki olarak hiç birini yapmadı tabii... Genç annelere nacizane tavsiyem, çocukları o kadar da zorlamasınlar, zaten zamanla yetenekler, ilgi alanları ortaya çıktıkça onlar bizi yönlendiriyor.  Neyse efendim, ben içimde ukte kaldığından mıdır? Balerinleri çok severim. Bu balerinlerin tütüleri kağıt katlama tekniğiyle kar desenlerinden yapılmış, buradan figürlerin kalıpları da var. Bu figürler farklı yerlerde de kullanılabilir.   Marifetli ve hayalgücü geniş hanımlara kolay gelsin.